Çocukluğumun en güzel çağlarındayım.Üçüncü ya da dördüncü sınıfım o
zamanlar.Öğlenciydim ben, ona rağmen her
sabah 6'da uyanır, millet uyanana kadar
da evi kurcalardım.Odamın penceresinden, evimizin arkasındaki tek katlı evlerin
çatıları görükürdü.Pencereye oturur, saatlerce çatılardaki kedileri
seyrederdim.Sonra kahvaltı edilirdi hep
beraber.Kahvaltı sonrası ise okul vakti gelene kadar sokaklarda geçerdi
vaktim.Öğle vakti gelince, eve çıkıp mavi önlüğümü giyerdim.Ve tabiki de
Tsubasa'lı yakalığımı da takardım.Sonra cüzi bir cep harçlığı konurdu
cebime.Okula doğru yollanırdım.Sokaktan 2-3 arkadaşımla beraber, sokağın
köşesindeki pastaneden birer poğaça alırdık.Pastaneci de iyi adamdı.Bazen bize
sure okutur, muvaffak olduğumuzda da bir külah dondurma verip
gönderirdi.Pastaneden sonraki durak bakkaldı, oradan da birer şeftalili OGUZ
GOLD meyve suyu almayı unutmazdık.Beslenme malzemesiydi bunlar.
Bakkaldan çıkınca spor gazetelerinin
manşetlerini okur ve okula bu haberleri müjdelemek için koşa koşa giderdik.İlk
gazetemi de Delgado Beşiktaş'a geldiğinde almıştım,Çünkü Delgado posteri vardı
gazate ekinde.Çoçukluğumun kahramanıydı Delgado.İlk mail adresim de
'yusuf_delgado@hotmail.com'du.Babamın bir mail işi olmuştu da, benimkini
kullanmıştık ; mail adresini gördüğünde bana temiz bir fırça atmıştı.
Neyse, tabi o zaman futbolcu
kartları meşhur.Evlerde kutulara sığmıyor , tomar tomar.Bir de bunların
yapışkanları var.Takım takım, 10 tane adamın yapışkanı çıkıyor, bir tane
joker olan kimseye çıkmıyor.Benim de ilk
dayağımın vesilesi bu kartlar.Pazar
günü, millet uyuyor.Yatak odasına girdim, sessizce komidinin üzerindeki
bozuklukları aldım.O paraya da gittim kartlardan
aldım.Bağımlısı olmuşuz artık, dayanamıyoruz.Eve geldiğimde durum anlaşıldı,
babam ellerime birer şaplak vurmuştu.Hiç unutmam.
Bir gün yine okula
gidiyoruz.Poğaça ve meyve suyundan para arttı.Kartlardan aldık.Açtım bir baktım
Hakan Şükür!Galatasaray’ın
jokeri!Kimseye çıkmamış koca okulda, bir tek bana çıkmış.Hemen
koştum eve sakladım.Okula giderse başına
bir iş gelecek, adım gibi biliyorum.
Okula gittik işte, bende bir
havalar, şekiller.Üst sınıflardan bile çocuklar
geliyor, bir bakalım nasıl bir şeymiş falan diye.Yok diyorum,
göstermem.Galatasaray’ı tamamlayınca forma veriyorlardı.Herkesin 10 futbolcusu
tamam, bir tek Hakan Şükür eksik.O da bende.Ertesi gün teklifler başladı.5 lira
vereni mi ararsınız, akvaryum vereni mi…Satmıyorum
arkadaş diyorum, herkese rest çekiyorum.
Neyse, okul bitti.Akşam eve
gittim.Hakan Şükür’ü özenle kağıda yapıştırdım.Kağıdı güzelce büküp cebime koydum, bakkala doğru
gidiyorum.
Kapıdan girdim.Adama
yapıştırmaların olduğu kağıdı verdim.Aldı, hangi takımın formasını istiyorsun
diye sordu.Beşiktaş dedim gururla.Sonra dükkanın arkasından kırmızı bir kumaş
parçası getirdi.Aldım, L beden.Sadece o kalmış.Formayı açtım baktım, üzerinde
sadece BEKO yazan kırmızı bir kumaş!O zaman Beşiktaş’ın kırmızı forması da
yoktu ne alaka ise.Yıllar öncesinin forması!Dünya başıma yıkıldı.’Bu muymuş
lan!’ dedim.İçimden bildiğim ne kadar küfür varsa ettim.Sokağa gittim,
arkadaşlar güldü, evde de annem.Hayatımın hatasını yapmıştım, Hakan Şükür’ü
verip, o akvaryumu almalıydım.Hala içimde
kalan uktedir.Yıllar geçti de pişmanlığım geçmedi.